20 Kasım 2010 Cumartesi

ANNEN

ANNEN

Sen bir avuç bebektin
Kimdi süt veren sana,
Hastalandın ölecektin
Kim kanat gerdi sana?

Senin minik başını
Avuçlarına alıp
Gece uykusuz kalıp
Kucağında kim salladı
Ağladın, seninle kim ağladı
        Annen!

Sana ilk adımını attıran kimdir
Konuşmayı öğretti sana bir bir
         Annen!

Sen şimdi giderken okula
Sefertasını kim hazırlar?
Kim bakar arkandan yola?
Sende en çok kimin hakkı var
Kimdir seni en çok seven
         Annen!

Dünyayı hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu
gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
dünyayı çocuklara verelim
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler

7 Kasım 2010 Pazar

harry potter ve ölüm yadigarları

harry potter ve ölüm yadigarları
Tür: Aile, Aksiyon, Casusluk, Dram, Fantastik, Gençlik, Gerilim, Gizem, Macera
Yönetmen:  David Yates
Senaryo: J.K. Rowling, Steve Kloves
Senaryo (Kitap):J.K. Rowling
Yapımcı:David Heyman, David Barron
Görüntü Yönetmeni: Eduardo Serra
Müzik:Alexandre Desplat

Film İzle

Testere 7

Testere 7Testere 7
Testere 7
Yapım:2010 ~ ABD, İngiltere, Kanada
Tür:3 Boyutlu, Gerilim, Gizem, Korku, Polisiye, Psikolojik
Yönetmen:David Hackl, Kevin Greutert
Senaryo:Patrick Melton, Marcus Dunstan
Senaryo (Kitap):Leigh Whannell, James Wan
Yapımcı:Leigh Whannell, James Wan, Mark Burg, Oren Koules, Troy Begnaud, Peter Block Görüntü
Yönetmeni:David A. Armstrong, Brian Gedge
Müzik:Charlie Clouser




Testere 7 Filmini İzlemek İçin Tıklayın

Hamilelik Testi

GEBELİK TESTLERİ
Gebelik rahim içinde (dış gebelik durumunda tüplerde ya da karın boşluğu gibi bir yerde) yerleştiği andan itibaren trofoblast hücreleri tarafından HCG (Human chorionic gonadotropin) adı verilen bir hormon salgılanmaya başlanır. Normalde kanda ve idrarda eser miktarda bulunan bu hormonun arttığının çeşitli testlerle gösterilmesi (HCG salgılayan tümörlerin olduğu çok ender durumlar hariç) vücutta bir gebelik olduğunun kesin kanıtıdır.

Kandaki ve idrardaki HCG seviyesinin bu hormona yapısal olarak çok benzeyen luteinizan hormon (LH) adlı yumurtlamadan sorumlu hormon ile karışmasını önlemek için HCG hormonunun beta fraksiyonu yani ß-HCG ölçümü yapılır.

İdrar testleri:
Kanda ß-HCG belli bir eşik seviyesine ulaştığında idrara çıkmaya başlar ve gebeliğin ilerlemesiyle idrardaki seviye artar. İdrarla yapılan gebelik testlerinin esası bu ß-HCG'nin varlığının ya da yokluğunun saptanmasına dayanır. Çeşitli testlerin hassasiyeti arasındaki farklılıklar idrardaki seviyeyi tanıyıp tanıyamamalarına bağlıdır. Hassas bir test idrarda gebeliğin en erken dönemlerindeki düşük seviyedeki ß-HCG'yi tanıyabilirken, hassas olmayan testler gebelik biraz daha ilerleyip idrardaki seviye yükseldiğinde, yani daha geç bir dönemde gebeliği tanıyabilirler. İdrar testlerinde "gebelik müspet" sonucu alındığında hata oranı oldukça düşüktür. Ancak "gebelik menfi" sonucu veren testin bir süre sonra tekrarlanması uygundur.

Eczanelerde ya da evlerde hazır test kitleri yardımıyla uygulanan idrarda gebelik testlerinin güvenilirliği üretici firma tarafından her ne kadar %99 olarak belirtilse de yapılan çalışmalar özellikle adet gecikmesinin 10 günden daha az olduğu durumlarda hata oranının %50'lerde olabileceğini göstermektedir ("Hata" genellikle testin hassasiyetinin düşük olması nedeniyle varolan bir gebeliği saptayamaması şeklinde olmaktadır. Ancak tam tersi de mümkündür).

Laboratuvarda uygulanan idrarda gebelik testleri ise adet gecikmesinin beşinci gününden itibaren güvenilir sonuç verebilmektedir. Bu testler daha düşük hormon seviyelerini tanıyabilen ve bu yüzden de hazır test kitlerine göre daha hassas olan testlerdir.

Kan testi (beta HCG):
İdrar testleri ß-HCG'nin varlığını ya da yokluğunu saptayabilirken kan testleri ß-HCG'nin kandaki seviyesini saptarlar. Böylece hormon salgısının başladığı en erken dönemlerde, henüz adet gecikmesi bile olmadan kanda ß-HCG seviyesi saptanarak gebeliğin tanısı konabilir, ya da gebelik oluşmadığı yönünde kesin karar verilebilir.

Kanda ß-HCG testi gebelik testi olarak kullanılmasının yanında dış gebelik, mol gebeliği, düşük gibi durumların tanısında da kullanılan oldukça değerli bir tanı aracıdır.

ULTRASONLA GEBELİK TANISI
Adet gecikmesi birkaç günü bulduğunda geçtiğinde gebelik testi yapılmaksızın vajinal ultrasonla gebelik tanısı konabilir. Abdominal (karından bakılan) ultrasonla ise adet gecikmesi en az bir hafta olmalıdır.
Erken gebelikte yapılan ultrasonografinin önemi:
Gebelik testinin müspet çıkması gebelik varlığının kesin kanıtıdır, ancak gebelik tanısı konduktan sonra cevap arayan önemli sorular vardır:
gebelik normal mi?
gebelik rahim içinde midir, yoksa bir dış gebelik mi söz konusudur?
bebek canlı mıdır?
mol gebeliği söz konusu olabilir mi?
çoğul gebelik söz konusu olabilir mi?
Yukarıdaki normaldışı durumlar ileri aşamalara kadar hiç bir belirti vermeyebilir. Bu yüzden gebelik testi yapıldıktan sonra hiç bir şikayetiniz olmasa bile en erken dönemde doktor kontrolüne gitmeniz önemlidir. Yapılan basit bir ultrasonografi incelemesi, ya da gebelik çok erken dönemdeyse seri ultrasonografilerle gebeliğin yakın takibe alınması bu normaldışı durumların en erken dönemde ortaya çıkarılmasını sağlar. Erken gebelikte normaldışı durumların erken tanısı tedavi şansınızı önemli derecede yükseltir.

Erken gebelik döneminde yapılan ultrasonografinin en büyük yararlarından biri de son adet tarihiniz ile gebelik haftanız arasındaki uyumun belirlenmesidir. Erken dönemde yapılan ultrasonun gebelik haftasını belirlemedeki hata payı ±3 gündür, buna karşın miada yakın yapılan ultrasonun hata payı ±3 hafta olabilir! Bu incelemenin yapılmış olması gebeliğinizin ilerleyen dönemlerinde, belirttiğiniz son adet tarihi ile bebek ölçüleri arasında bir uyumsuzluk olduğunda, bebeğinizin miadı konusunda şüpheler oluştuğunda çok önemli veriler sağlar.

Hamilelik Belirtileri Nelerdir

- Beklenen adetin başlamaması
- Memelerde dolgunluk, hassasiyet, memeucunda koyulaşma, memebaşında karıncalanma hissi
- Karnın alt kısmında dolgunluk, şişkinlik ve bazen hassasiyet
- Bulantı ve bazen kusma
- Yorgunluk, uykuya eğilim, başdönmesi
- Sık idrara çıkma
- Vajina salgılarının artması
Bu belirtiler gebelik oluştuğu andan itibaren vücudunuzda salgılanmaya başlanan gebelik hormonlarının ve salgılanma miktarı artan östrojen ve progesteronun etkisiyle meydana gelir. Bu fizyolojik hormonal değişikliklerin esas amacı vücudunuzun gebeliğe uyumunun sağlanması ve bebeğinizin gelişmesidir.
Bu belirtiler muhtemel bir gebeliğin habercisidir. Kesin tanı için gebelik testi yapılmalı veya ultrasonda gebelik gözlenmelidir.

31 Ekim 2010 Pazar

Baş Ağrısı

Baş Ağrısı
Baş ağrısı, başta ağrılı bir durumdur; bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında olan ağrılar, bir baş ağrısı olarak yorumlanabilir. En ortak ağrı şikâyetlerden biri olup birçok insanda sıkça baş ağrısı görülmektedir.

Baş ağrıları çoğunlukla selimdir ve kendiliğinden kaybolur. Ortak sebepler stres, migren, göz yorgunluğu, dehidrasyon, düşük kan şekeri ve sinüzittir. Daha ender sebepler menenjit, ensefalit, beyinsel anevrizmeler, aşırı yüksek tansiyon ve beyin tümörleri gibi tehlikeli hastalıklar da olabilir. Baş ağrısı, bir baş yarasından sonra olduğu zaman, baş ağrısının sebebi genellikle bellidir. Baş ağrıları daha çok kadınlarda görülmekte olup âdetli yıllarda vücutlarında östrojen düzeyinin değişmesinden dolayı ve menstrüasyonun orta stajından önce veya staj süresince olmaktadır.

Selim bir baş ağrısının tedâvisi Aspirin, Parasetamol veya İbuprofen gibi satın alınabilen ağrı kesicilerle yapılabilir. Fakat bâzı baş ağrı türleri (örneğin migrenler) diğer, daha uygun olan tedavilere ihtiyaç duyar. Bir baş ağrısının, diğer sebeplerden ötürü (örneğin stres veya bâzı yiyecekler) kuvvetlenmesi mümkündür.

Patofizyoloji
Beyin, ağrılara nosiseptörleri olmadığından duyarlı değildir. Başın birçok bölümü, örneğin derisi, yüz, ağız ve boğazdaki sinirler acıyabilir. Meninjler ve kan damarları ağrılara duyarlıdır. Baş ağrılarının olması ekseriyetle meninjlerde ve kan damarlarında olan traksiyonlar veya iritasyonlardır. Beyin ve omuriliğin etrâfındaki membran (dura mater), nosiseptörlerle doludur. Bu nosiseptörlerin stimülasyonuyla baş ağrılarının olduğu düşünülümektedir. Aynı şekilde, baştaki kaslar ağrılara duyarlı olabilir.

26 Ekim 2010 Salı

İnternetin Zararları

İnternetin Zararları - İnternetin Zararları Nelerdir
Çağımızın en önemli buluşlarından biri olan internetten öğrenmek istediğimiz her şeyi bulabiliriz. Dünyanın diğer ülkelerine internet sayesinde ulaşabiliyoruz. Fakat bizi internetten korkutan bir çok tehlikeyi de gözardı edemeyiz. Özellikle çocuklarımızı internetin zararlı etkilerinden korunması için bazı önlemlerin alınması gerekliliği vardır. "İnterneti nasıl güvenli hale getirebiliriz" sorusu tartışılmaya başlandı.
Temiz internet; yararlı interneti, olası tehlikelerden arındırmak, arındırılamayan zararlarından korunmayı, doğru kullanmayı öğretmek demektir.

İnternetin olası zararları nelerdir?
* Çocuklar, pornografi sitelerine girebilir.Yaşları ve gelişimleri ile uyumsuz görüntü ve bilgilerle karşılaşabilir.
* İnternetten ulaşılabilen oyunlar nedeniyle aşırı şiddetle karşılaşıp şiddete karşı duyarsızlaşabilir ve öğrendiklerini uygulayabilir.
* Kumar oyunlarına meyilli olabilir. Buradaki oyunları oynayarak alışkanlık haline getirebilir.
* Uyuşturucu madde temin edip bvunları kullanabilir.
* Yanlış kişilerle tanışıp, onlar tarafından yasal ve sağlıklı olmayan ortamlara çekilebilirler. Kandırılıp kullanılabilirler.
* Uzun süre bilgisayar başında kalarak sosyalleşme yönünde sorun yaşar.
* Uzun süre bilgisayar başında kalarak beden hareketsiz kalır. Fizksel sağlık sorunları yaşayabilir.

Google

Google Hakkında Bilgi
Google dünyanın en büyük arama motorlarından birinin ve geliştiricisi olan şirketin adıdır.
Stanford'da doktora yapan iki öğrenci, Larry Page ve Sergey Brin, Google'ı 1998'de 25 milyon dolar yasal sermayeyle kurdu. Şirketin GooglePlex denen merkez ofisi Kaliforniya'da bulunur ve tüm dünyada 10,000 civarında kişi çalıştırır. Şirketin sermaye ortakları, Kleiner Perkins Caufield & Byers ve Sequoia Capital'ı kapsıyor. Şirket ayrıca, içerik sağlayıcı firmalara özel web arama çözümleri de sunuyor.

Teknolojisi
Google'ın arama teknolojisi ve kullanıcı arabirim tasarımı Google'ı günümüzün ilk-nesil arama motorlarından farklı kılar. Sadece anahtar kelime veya meta arama teknolojisi kullanmak yerine, Google en önemli sonuçları ilk getiren, gelişmiş PageRank™ teknolojisine dayanır.

PageRank ağ sayfalarının önemini nesnel bir ölçeğe uyarlar; bu 500 milyon değişken ve 2 milyar terimden oluşan bir denklemin çözülmesiyle hesaplanır. PageRank ağın çok sayıda bağlantılı yapısını düzenleyici bir araç olarak kullanır. Doğal olarak, Google, Sayfa A'dan Sayfa B'ye kurulmuş her bağlantıyı, Sayfa A'dan Sayfa B'ye bir "oy" olarak yorumlar. Google bir sayfanın önemini aldığı oylarla belirler. Google ayrıca oyu veren sayfayı da inceler.

Google'ın komplike ve otomatikleştirilmiş arama metodları, insan müdahalesine engel olur. Diğer arama motorlarından farklı olarak; Google, hiç kimsenin daha yüksek listeleme yapamayacağı ve ticari amaçla sonuçları değiştiremeyeceği bir şekilde yapılandırılmıştır.

Yönetim
Dr. Eric E. Schmidt, Yönetici ve Genel Müdür
Larry Page, İkinci Kurucu & Başkan, Ürünler Bölümü
Sergey Brin, İkinci Kurucu & Başkan, Teknoloji Bölümü
Omid Kordestani, Başkan Yardımcısı, Ticari Geliştirme & Satışlar Bölümü
Wayne Rosing, Mühendislik Bölümü Başkan Yardımcısı
Cindy McCaffrey, Başkan Yardımcısı, Kurumsal İletişim Bölümü
Joan Braddi, Başkan Yardımcısı, Arama Servisleri Bölümü
Tim Armstrong, Başkan Yardımcısı, Reklam Satış Bölümü
Urs Hölzle, Google Üyesi
Craig Silverstein, Teknoloji Bölümü Yöneticisi

Google'ın kelime anlamı
Google, "googol" sözcüğünün üzerinde oynanmasıyla ortaya çıkmıştır. Edward Kasner adındaki Amerikalı matematikçinin yeğeni Milton Sorotta tarafından üretilmiş olan "googol" sözcüğü 1 ve onun ardından 100 sıfırın gelmesiyle oluşan sayıyı belirten matematiksel bir terimdir. Google'ın bu terimi kullanması, şirketin dünyadaki tüm bilgiyi organize etme misyonunu yansıtır.

Google Adsense
Web sitelerinden kazanç elde etmek için kurulmuş içerik sayfalarına hedeflendirilmiş reklam yayınlama

Diyabetik Ayak ve Yara Pansumanı

Diyabetik Ayak ve Yara Pansumanı Nasıl Yapılır


Not: *Ayak yaralarının doğru değerlendirilmesi ve bulguların doğru analizi yüksek düzeyde uzmanlık işidir.

*Diyabetik ayak yarası gibi, zor bir sorunun üstesinden gelebilmek için; bilgi beceri yanında, insan sevgisi, insan sağlığı, özveri ve sabır gibi değerlere de sahip olmak gerekir...

DİYABET NEDİR ?
Diyabetes mellitus, pankreasın yeterince insülin üretemediği veya vücudun, üretilmiş insülini etkili şekilde kullanamadığı durumlarda oluşan kronik bir hastalıktır. Bu durumda, kan şeker düzeyi artar (hiperglisemi), başta kan damarları ve sinirler olmak üzere hemen tüm sistemler ciddi şekilde zarar görür.

DİYABETİN KOMPLİKASYONLARI
1-Tıkayıcı damar hastalığı (Anjiopati)
2-Sinirlerin tahribatı (Nöropati)
3-Böbrek fonksiyon bozukluğu (Nefropati)
4-Görme bozukluğu (Retinopati)
Diyabetin anjiyopati, nöropati ve retinopati gibi tüm komplikasyonları uzun sürede ortaya çıkar ve yavaş bir seyir izler. Oysa ayak yaraları ani olarak görülür, hızla ilerler, bir anda ayağı ve hayatı tehdit eden bir boyuta ulaşır. Hasta ve ailesine kıyamet günü korkusu ve telaşı yaşatır.

Nöropati ve anjiyopati sonucu hastaların ayaklarında kolayca yaralar açılabilir. Bu yaralara ilave olan enfeksiyon derin dokulara hızla ilerleyerek, büyük çapta doku ölümlerine (nekroz) yol açabilir. Kısa sürede

En Güzel Kurban Bayramı Mesajları

En Güzel Kurban Bayramı Mesajları
-Bugun ellerınızı her zamankınden daha cok acın. Avucunuza melekler gul koysun, yuregınız cossun. Kurban bayramınız hayırlara vesıle olsun

-Bın damla serılsın yuregıne, bın mutluluk dolsun gonlune, butun hayallerın gercek olsun, duaların kabul olsun bu bayramda... Kurban bayramın mubarek olsun!

- En delice esen seher yeli, en güneşli günler, en parlak gecedir bayramlar. Yüreklerde bir esinti ve barış paylaşımına en sıcak 'merhabadır' bayramlar. Kurban Bayramınız kutlu, her şey gönlünüzce olsun!

- Benim ömrümde ırmaklar vardır sularında hayallerimi yüzdürdüğüm, benim ömrümde sevdiklerim vardır bayramlar ayrı geçince üzüldüğüm. Bayramınız mübarek olsun!

- Güzellik, birlik, beraberlik dolu, her zaman bir öncekinden daha güzel ve mutlu bir Bayram diliyoruz. Büyüklerimizin ellerinden küçüklerimizin gözlerinden öpüyoruz.

- En delice esen seher yeli, en güneşli günler, en parlak gecedir bayramlar. Kurban Bayramınız kutlu, her şey gönlünüzce olsun.

- Dostluğu, sevgiyi ve geleceği... Aşımızı, ekmeğimizi, soframızı... Hüznümüzü, acımızı, yalnızlığımızı paylaştığımız; birlik ve beraberliğimizi, kardeşlik ve dostluğumuzu en sıcak şekilde hissedeceğimiz mübarek Kurban Bayramınızı tebrik eder, mutluluklar dilerim.

- Damağınızı, ruhunuzu ve çevrenizi tadlandıran, gerçekten güzel ve bereketli bir bayram dileriz.

- Her ilkbaharda gelinciklerin en güzel başlangıçları müjdelemesi gibi, bu bayramın da sana ve ailene mutluluk ve neşe getirmesini diliyorum... İyi bayramlar!

- Yüreğine damla damla umut, günlerine bin tatlı mutluluk dolsun. Sevdiklerin hep yanında olsun, yüzün ve gülün hiç solmasın. Kurban Bayramın kutlu olsun...

- Her seye kadır olan yuce allah, bızlerı, dogru yoldan ve sevdıklerımızden ayırmasın! Hayırlı ve bereketlı kurban bayramları dılegıyle.

- Kaınatın yaratıcısı ve alemlerın rabbı yuce allah'a sonsuz sukurler olsun! Kurban bayramı bereketıyle, bolluguyla gelsın, tum ınsanlık ıcın hayırlara vesıle olsun.

- Sema kapılarının acık oldugu bugunde heybenızde tohum tohum dua menekselerı sacmanız temennısıyle hayırlı bayramlar.

23 Ekim 2010 Cumartesi

Karın Kaslarını Geliştirme Hareketleri

Kas Geliştirme Haraketleri - Karın Kaslarını Geliştirme Hareketleri
Karın kasları vücudumuzun yükünü taşıyan başlıca kas gruplarındandır. Karın kaslarının daha sıkı ve güçlü olması için de düzenli olarak egzersiz yapmak gerekir. Bu bölümde uygulayacağınız egzersizlerle karın kaslarınızı güçlendirebilir ve daha düzgün bir görünüme sahip olabilirsiniz.

Pazu Geliştirme Hareketleri

Kas Geliştirme Haraketleri - Pazu Geliştirme Hareketleri
Pazu kasları en önemli kas grupları arasındadır. Pek çok kişi ve sporcu biceps yani pazu kaslarının iri ve şekilli görünmesi için neler yapabileceğini merak etmektedir. Bu bölümde bulunan örnek hareketler ile pazu kaslarını nasıl geliştireceğinizi ilgili uygulamalı olarak görebilirsiniz. Düzenli çalışma ile kısa sürede sonuç almaya başlayacaksınız, fakat istediğiniz sonuca ulaşabilmenin biraz zaman olacağını unutmamak gerekir. Spor yaparken bir yandan da dengeli ve sağlıklı beslenmeye özen göstermeli,alkol ve sigara gibi zararlı alışkanlıklardan da uzak durmak gerektiğini unutmamalısınız.

Göğüs Kaslarını Geliştirme Haraketleri

Kas Geliştirme Haraketleri - Göğüs Kaslarını Geliştirme Haraketleri
Göğüs kaslarının ve göğüslerin daha güçlü ve sıkı olması için düzenli olarak egzersiz yapmak gerekir. Gençlikte göğüsler sıkı ve dikken zamanla sarkabilir. Egzersizler göğüslerin gücünü ve formunu korumasını sağlar. Bu bölümde aletli ve aletsiz olarak yapabileceğiniz göğüs kaslarını güçlendirici ve göğüsleri sıkılaştırıcı egzersizleri bulabilirsiniz.

Arka Kol Kasları Geliştirme Egzersizleri

Kas Geliştirme Egzersizleri - Arka Kol Kasları Geliştirme Egzersizleri Arka kol kasları, pazular kadar önemsenmese de kolun gücünü, pazu genişliğini ve şeklini etkileyen kaslardır. Bu bölümde arka kol kaslarını nasıl çalıştıracağınızı örneklerle görebilirsiniz. Spor ve egzersiz yaparken kaslarınızın hemen irileşmesini ve şekle girmesini beklememek gerekir. Bu zaman alacaktır, fakat düzenli çalışmaya devam edilirse olumlu sonuç alacağınızdan şüpheniz olmasın.

Omuz Egzersizleri

Kas Geliştirme Egzersizleri - Omuz Egzersizleri
Kolları vucüda bağlayan kaslar olan omuz kasları kolun kuvveti ve vücudun atletik görünmesi açısından önemlidir. Geniş ve şekilli omuzlar kişiyi daha atletik gösterir. Bu bölümde omuz kaslarını nasıl çalıştırabileceğinizle ilgili örnek egzersizler bulabilirsiniz. Düzenli ve sabırlı çalışmayla omuz kaslarını güçlendirmek ve şekle sokmak mümkündür.

Celcelutiye Duası nedir?

Celcelutiye Duası nedir?
Celcelûtiye, Süryanîce “bedî” demektir. Resûl-i Ekrem Efendimize (asm) Hazret-i Cebrâil (as) tarafından indirilen ve içinde İsm-i Azam’ı da taşıyan yüksek mânâlar, Hazret-i Ali (ra) tarafından Celcelûtiye adıyla ve cifir ilmine göre bir çok tarih de düşürülerek Süryanî diliyle nazmedilmiş ve kaside haline getirilmiştir. Yüksek ve tesirli bir duâdır. Bir isimler hazinesidir. Allah’ın rahmetine vesile olması hasebiyle bir rahmet hazinesi veya bir Cennet hazinesi demek de mümkündür. Allah’ın en büyük ismi olan İsm-i Azam bu duânın içerisinde gizlenmiş olduğundan, bu duâyı okuyarak Allah’a sığınan kimsenin, dünya ve âhiret işlerinde çok kolaylıklar ve bereketler göreceği müjdelenmiştir.

İmam-ı Gazalî Hazretleri nakleder ki: Cebrâil Aleyhisselâm Peygamber Efendimize (asm) dedi ki:

“Yâ Muhammed! Rabb’in sana selâm ediyor ve selâmın en mükerremini sana tahsis buyuruyor. Sana bu hediyeyi ihsan buyurdu.”

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (asm):

“Ey kardeşim Cebrail! Bu hediye nedir?” dedi.

Cebrail Aleyhisselâm:

“Bu hediye, içinde İsm-i Azam ile en kapsamlı kasem bulunan büyük duâdır” diye cevap verdi.

Peygamber Efendimiz (asm):

“Ey kardeşim Cebrâil! Bu duânın adı nedir? Keyfiyeti nasıldır?” diye sordu.

Cebrâil Aleyhisselâm dedi ki: ........

Nazar Duası

Nazar Duası
İsâbet-i ayna; nazar değmesine tedbîr olarak Allah'ın kitabında sekiz âyet vardır. Kul bunu okuduğu gün insan ve cinlerden hiç birinin nazarı değmez. Bunlar: Fâtihâtü'l-kitâb ki, yedi âyettir. Bir de Âyete'l-Kürsî.

"Beğendiği bir şey gördüğünde bir mü'min:

derse ona nazar isabet etmez." (38)

Nazar Duâsı

Rabbı onu seçip iyilerden kıldı. Doğrusu inkâr edenler, Kur'ânı dinlediklerinde neredeyse seni gözleriyle yıkıp devireceklerdi. "O delidir" diyorlardı. Oysa Kur'ân âlemler için öğütten başka birsey değildir.

Camiye Girip Çıkarken Okunacak Dualar

Camiye Girip Çıkarken Okunacak Dualar

CAMİYE GİRERKEN
Camiye girerken önce sağ ayak ile girilir. Sağ ayak caminin kapısından içeriye atılırken (basılırken) Hz. Peygamber (s.a.v.)'e Salat-ı Selam getirilir. Yani;
"Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin ve sahbihî ve sellim. Allahümme'ftah lî ebvâbe rahmetike."

"Allah'ım benim için sonsuz rahmetinin kapılarını aç, lûtfeyle ya Rab!"

CAMİDEN ÇIKARKEN
"Allahümme inni es'elüke min fadlike."

"Yâ Rab, senin fazlından, kereminden istiyorum." (Tirmizi)

Arabaya Binerken Okunacak Dua

Arabaya Binerken Okunacak Dua
"Bismillahi, sübhanellezi sahhara lenâ hâzâ vemâ künnâ lehu mukrinin ve inna ilâ Rabbinâ lemünkalibün."

Bu dua arabalara binerken okunur. Tamamiyle Hakkın iradesine teslim olunduğunu ve O'ndan başka sığınalacak hiçbir varlığın bulunmadığını belirtmek için okunur. Zira Resulullah (s.a.v) Efendimiz her ne zaman deveye binse bu duayı okurlardı.

Ezan Duası

Ezan Duası

Allahumme rabbe hâzihî'd-dav'veti't-tâmmeh ve's-salâti'l kâimeh, âti Muhammeden'il vesîlete ve'l-fadîlete ve'd-derecete'l-vâsiate ve'b'ashu mekamen Mahmûden ellezi veadteh. (6)

"Ey bu tam davetin sahibi ve kılınacak namazın Rabbi, Muhammed Aleyhisselâm'a vesile ve fazileti ver. O'nu kendisine vaadettiğin Makam-ı Mahmud'a eriştir."

Yemeğe Başlarken Okunacak Dua

Yemeğe Başlarken Okunacak Dua

"Allahume bârik lenâ fima razaktenâ ve kınâ azâbennar, Bismillah"
(Allah'ım; rızık olarak bize verdiğini bereketlendir, bizi ateş azabından muhafaza eyle. Allah'ın ismiyle başlıyorum.)

Şifa Duası

Şifa Duası

Hz.Hızır aleyhisselamdan nakledildiğine göre bir kimse bir hastanın hatırını sormaya gittiğinde şifa niyetine:
112 kere "Allahümme ente'l-melikü'l-hakku'llezi lâ ilâhe illâ ente yâ Allah ve Selâmü ya Kâfi"3 kere de "Yâ Şifae'l Kulûb" dese o hastanın hastalığı Allah'ın izniyle sıhhate dönüşür. "Yâ Selâm" Her kim bu ismi 161 kere hasta üzerine okusa o hasta sihhat bulur.

Hafızayı Kuvvetlendirmek İçin Dua

Hafızayı Kuvvetlendirmek İçin Dua

"Allahummerzukna hıfzal mürseliyn ve ilhamel enbiyai ve fehmel evliyai bikeramike ya ekremel ekramiyn vebirahmetike ya erhamerrahimiyn."

Seher vaktinde 70 kere 1 ay okumaya devam edilirse Allah'ın izniyle devam edenin hafızası kuvvetli olur.

22 Ekim 2010 Cuma

Romatizma Nedir?

Romatizma Nedir?
(Bu konudaki Bilgi bilgibu.com dan alıntıdır.)
Vücudumuzun hareket etmesini sağlayan kaslar, kemikler, eklemler ve bu yapıları birleştiren bağlarda ön planda ağrı ve hareket kısıtlılığına bazen de şişlik ve şekil bozukluğuna neden olan hastalıklara genel olarak romatizma adı verilmektedir.  
Romatizma tek bir hastalık değildir. 200'e yakın hastalık bu sınıfa girer. İltihaplı romatizmalar (Romatoid artrit, Still Hastalığı, Sistemik Lupus Eritematozis, Skleroderma, Polimiyozit, Dermatomyozit, Behçet hastalığı ve diğer vaskülitler, Spondilitle birlikte olan artritler) Kuru romatizmalar (Dejeneratif eklem hastalığı), Mikrobik ajanlara bağlı olanlar, Metabololik ve endokrin hastalıklara bağlı olanlar, Tümörlerle beraber olan romatizmal hastalıklar, Sinir sistemi hastalıkları, Eklem dışı romatizmalar(yumuşak doku romatizmaları) ve sınıflandırılamayanlar. Eklem romatizmaları; osteoartrit (kireçlenme), romatoid artrit(iltihaplı eklem romatizması), yumuşak doku romatizmaları (fibromiyalji, MAS, bel sırt ve boyun ağrısı ) bunlar arasında en sık görülenleridir. Kalıtsal özellikler (genetik yatkınlık) bazılarında önem taşır.

Aşk Ve Aşk Çeşitleri

Aşk Ve Aşk Çeşitleri

Ilk Aşk
Ne yaparsaniz yapin, ilk askinizi unutmaniz mümkün degildir. Yillar sonra dönüp, "ben ona nasil asik olmustum acaba" diye pismanlikla karisik garip bir duygu da yasayabilirsiniz, olsun. O, size ilk aski tattirmis, en önemli yasam tecrübelerinizden birini yasatmistir. Aranizda geçenler aci bile olsa, dönüp minnetle anacaginiz biri hep var olacak. Daha ne olsun?

Yildirim aşk
Var mi yok mu tartismasinin içinde degiliz. Diyelim ki var. Demek ki bazilarinin duygulari yagmur olup yagabiliyormus. Yildirim askla baslayip yillar süren beraberlikler de var üstelik. Barda oturan kadini/erkegi görüp "bu aksam nasil yataga atarim?" diye düsünenlerden bahsetmiyoruz elbette. Sözünü ettigimiz gerçek yildirim ask. Tek dikkat edilmesi gereken, sürekli yildirim aska tutulanlarin genellikle kendi yarattiklari illüzyonun pesinden kosmalari, gerçekle karsilastiklarinda da yeni bir illüzyon yaratmalaridir.

Olanaksiz Aşk
Bazen yolda yürürken rastlariz, bazen en yakinimizda bulunabilirler. "Bu ikisi bir araya nasil gelmis?" diye düsünürüz. Kendi basimiza geldigi de olmustur, pedini saga sola birakan bir kadin ya da televizyondaki futbol maçini seyrederken daha önce hiç duymadiginiz küfürler eden bir adam. Aman Allahim?" dersiniz. Ama olmustur bir kere. Her askin olanaksiz bir tarafi vardir gerçi, çogunlukla bunlari görmemeyi yegleriz. Ama bu olanaksiz taraflar bazen o kadar agir basar ki, askin hem kaynagi, hem iddiasi, hem motorize gücü, hem de terminatörü olurlar.

Yasak Aşk
Men edilmis, engellenmis ve çogu zaman da yasadisidir. Ama asigin gözü görmez ki... Belki de aski ask yapan bu "illegal" tarafidir. Kimbilir?...........

20 Ekim 2010 Çarşamba

Tevekkül Nedir?

Tevekkül Nedir?
Tevekkül, yeryüzündeki tüm olayların Allah'ın kontrolünde gerçekleştiğini, O dilemeden hiç kimsenin kendisine yarar veya zarar dokunduramayacağını bilen insanın, Allah'a güvenip dayanmasıdır. Müminler Allah'ın herşeye güç yetiren olduğunu, O'nun tek bir "Ol" demesiyle herşeyin gerçekleşmesinin mümkün olduğunu bilirler ve karşılaştıkları zorluklarda asla ümitsizliğe kapılmazlar. Ne şartlar altında olursa olsun Allah'ın kendilerine mutlaka yardım edeceğini, dünyada ve ahirette kolaylık dileyeceğini bilirler. Bundan kaynaklanan bir iç huzuru ve neşe içerisinde yaşamlarını sürdürürler.

Müminin üzerine düşen, olaylar karşısında sadece Allah'ın istediği tepkileri vermek, sonucunu ise Allah'tan beklemektir. Bir ayette, yalnızca inananların kavrayabildiği bu büyük sır şöyle ifade edilir:

... Kim Allah'tan korkup-sakınırsa, (Allah) ona bir çıkışyolu gösterir; Ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah'a tevekkül ederse, O, ona yeter. Elbette Allah, kendi emrini yerine getirip-gerçekleştirendir. Allah, herşey için bir ölçü kılmıştır. (Talak Suresi, 2-3)......

Büyük (Asya) Hun İmparatorluğu

Büyük (Asya) Hun İmparatorluğu
Çin kaynaklarında M.Ö. 4. asırdan itibaren Türklerle birlikte Moğol, Tunguz soyundan bazı grupların başındaki "Kuzey barbarları hanedanı"nı belirlemek üzere...

Türk göçlerinin doğu yönünde devam ettiği asırlarda Çin´de kurulan Chou devletinin (M.Ö. 1050-256) Türklerle ilgisi üzerine dikkat çekilmiş, hükümdar sülalesinde Gök dini, Güneş ve yıldızların kutlu sayılması gibi inançlarla, askerî kuvvette harp arabalarının bulunması ve devletin daha çok Türklerle meskûn bölgede (Şensi, Batı Şansi, Kansu) kurulmuş olması çeşitli ilim dallarından bazı bilginleri (F. Hirth, B. Karlgren, Ed. Chavannes, J. C. Anderson, R. Wilhelm, W. Eberhard vb.) bu hanedanın aslen Türk olabileceği, veyahut devlette Türk unsurunun hakim bulunduğu düşüncesine sevk etmiştir. Bununla beraber, aslında daha ziyade Türk kültürü tesiri fazla belirli bir Çin devlet ve cemiyeti gibi görünen Chou devletine ait bu faraziye kesinlik kazanıncaya kadar Asya Türk tarihini Hunlarla başlatmak yerinde olacaktır.

Çin kaynaklarında M.Ö. 4. asırdan itibaren Türklerle birlikte Moğol, Tunguz soyundan bazı grupların başındaki "Kuzey barbarları hanedanı"nı belirlemek üzere Hiungnu (Hsiungnu) diye anılan kütlenin hangi soydan oldukları hakkında türlü görüşler ileri sürülmüştür: Bu görüşlerde, eskiden, Çin kaynaklarının Hiungnularla ilgili olarak verdikleri örf, adet ve ekonomik faaliyetlere ait iyi incelenmemiş bilgi dikkate alınmış, son zamanlarda ise hayli ilerleyen dil ve kültür araştırmaları esas teşkil etmiştir. Bunlara göre, Hiungnular Türk´tür (J. De Guignes, 1757; J. Klaproth, 1825; F. Hirth, 1899; J. Marquart, 1903; P. Pelliot, 1920; 0. Franke, 1930; Gy. Nemeth, 1930; McGovern, 1939; R. Grousset, 1942; W. Eberhard, 1942; B. Szasz, 1943; L. Bazin, 1949; F. Altheim, 1953; H.V. Haussig, 1954; W. Samolin, 1958; 0. Pritsak, 1959; G. Clauson, 1960 vb.). K. Shiratori (62) önce Türk kabul etmiş, sonra(63) da Moğol olduklarını söylemiştir(64). L. Ligetiye göre Hiungnuların kimliğini tespit etmek müşküldür. A. v. Gabain(66) Türk-Moğol karışımı oldukları fikrindedir. Her ne kadar, Hiungnuların büyük imparatorluğunda Türkler yanında Moğol, Tunguz vb. yabancı kavimlerin de yer almaları tabiî ise de, devleti kuran ve yürüten asıl unsurun Türk olduğunda şüphe yoktur. Bu devlette, aslında orman kavmi olan Moğol ve Tunguz değil Türk bozkır kültürü hakim olup(68) Gök Tanrı´ya inanılıyor (aslında totemci olan Moğollara Tanrı sözü sonra Türklerden intikal etmiştir. Aile, "baba hukuku" üzerine kurulu bulunuyordu.

Nihayet Hiungnu devletinde idareci zümre ve hanedanın dili Türkçe idi Siyasî ve kültürel münasebetler vesilesi ile Çin yıllıklarında Hiungnu dilinden zapt edilen şu kelimeler: Tanrı, kut, börü, il (el), ordu, tuğ, kılıç vb. Türkçe olup Türk dilinin en eski yadigarlarındandır . Ve nihayet devletin sahipleri kendilerine, Türkçe´de "kavim, halk" manasından olan "Hun" (Khun=/tü/ı) diyorlardı . "Hun" adı, bir görüşe göre, M.Ö. 1. bin başlarında Kwan, Gun, 5. asırdan önce Kun, 43. asırlarda ise Khun telaffuz edilmişti. Ağırlık merkezinin, Orhun-Selenga ırmaklan ve Türklerce kutlu ülke sayılan Ötüken havalisi Orhun ırmağı üzerindeki Karakum ile Ordos bölgesi arasında bulunduğu anlaşılan Hun siyasî birliğinin kesin tarihini M.Ö. 4. asırdan itibaren takip etmek mümkün olmaktadır. Hunlarla ilgili en eski yazılı vesika olarak M.Ö. 318 yılında yapılan bir anlaşma zikredilmiştir. O zaman Chou iktidarının zayıflaması sonucu meydana çıkan 14 kadar büyük derebeyliğin mücadele sahası olan Çin´de birbirleri ile savaş halindeki bu feodal "muharip devletler"den Ch´in (Ts´in)´in gittikçe kuvvetlenmesinden endişelenen komşu beş "krallık" (derebeylik) zikredilen yılda Hun birliği (Hiungnu) ile ittifak antlaşması yapmıştı. Hunlar daha sonra Çin topraklarında baskıyı artırdılar. Mahallî hanedanlar, uzun müdafaa savaşları sırasında, korunmak maksadı ile, meskûn sahaları ve askerî yığınak yerlerini surlarla çeviriyorlardı. Chou´lardan iktidan M.Ö. 256´da tamamen devralan Ch´in devleti (Şensi´de)´nin ünlü hükümdarı Shihhuangti (M.Ö. 247-210) kuzey taarruzlarına karşı sınırlarını büsbütün kapamak için, surların iç kısımlarını yıktırarak elde ettiği malzeme ile dış surları birbirine bağlamak ve boş yerleri tamamlatmak sureti ile meşhur Çin Seddi’nin (15 m. yükseklik, 9 m. genişlik, düz bir hat halinde uzunluk 1845 km.) meydana getirdi (M.Ö. 214)Böylece Çinlilerin en tesirli korunma tedbiri aldıklarına kanaat getirdikleri bu sırada iki mühim hadise vukua geldi: Çin´de uzun müddet dirayetli imparatorlar yetiştiren Han sülalesi (İlk Han, M.Ö. 206-M.S. 22, İkinci Han M.S. 24-220)´nin kurulması ve Hun devletinin başına da Mo-tun (veya Maotun, Mavdun; eski okunuşlar: Moduk, Meitei, Mote, Mete)´ un geçmesi (M.Ö. 209).

Pc Hackleme

Pc Hackleme
Arkadaşlar pc lerin hacklenmesinin oldukça fazla yöntemi var . Kısaca açıklayacak olursak,
1- paylaşım verilmiş pc lere programlar vasıtasıyla girmek(essential net tools, r3x, Angry ip scanner, hound, hallet gibi bu programlarla pc lere girmek mümkün. Bunların açıklamaları mavideniz.org eski sitede gayet ayrıntılı olarak var.
2- Paylaşım şifresini kırarak girmek. R3x bunu yapıyor ama çok kısıtlı bir wordlisti var. Houndda yapıyor houndda wordlist boyutunu büyütmek mümkün.
3- Trojanlar vasıtasıyla pc lere sizmak. Antivirüslerin tanımadığı her türlü trojanla bilgisayarınızdaki dizinlerden şifreleriniz çekilebilir, pc niz çok çeşitli amaçlarla kullanılabilir.

4- Kbd vandan gibi web sitelerden bulaşan trajanlar vasıtasıyla bilgisayarınızda adeta cirit atılabilir. Profosyonel bir trojandır. Zamanı gelince video olarak anlatımım olacaktır.

5-port scan yöntemiyle açık portlardan girerek de pc niz hacklenebilir. Modemlerinizi fabrika ayarlarında tutarsanız gene hacklenebilirsiniz.

6-Telnet protokolü kullanılarak tıpkı trojan komutlarıyla pc niz ele geçirilebilir.

önlem:

pc nizde port kapama özelli olan internet security gibi porgramları devamlı enable tutarsanız. Trajan alsanız bile çalışmasına müsaade etmeyecektir. Antivirüsten daha önemlidir. Her trojan bir port kullanır. İnternet security açık tüm portları kapayarak. Bu tür trojanların çalışmasını engeller. ....

Facebook Adresi Kilitleme

Aynı Anda 10 Tane Facebook Adresini Kitleyin !

İyi günler arkadaşlar, bu program vasıtasıyla toplam 10 adet facebook adresini aynı anda flood yöntemiyle saldırarak bloke edebiliyoruz.

Kullanışlı bir yazılım olup ücretsizdir.

Boşluk bırakılan yerlere facebook login emaillerini giriyorsunuz ve en altta bulunan Pwn Fre3ZE tuşuna basıyorsunuz.Hesabı kitlemiş oluyorunuz.Eğer çözmek istiyorsanız, De-Fre3ZE tuşuna basmanız yeterli olacaktır.

Programdan bir resim;
 


Kurtlar Vadisi Pusu Tüm Bölümleri İzle


kurtlar vadisi pusu izle
Kurtlar Vadisi Pusu Tüm Bölümleri İzle Kurtlar vadisi pusu filminin tüm bölümlerini buradan izleyebilirsiniz, kurtlar vadisi pusu tüm bölümleri, izle

Bombanın başında ölümü bekleyen Polat Alemdar ne yapacak? Polat Alemdar, bombayı nasıl durduracak?

Amerikalı General ve Büyükelçi, Başbakan’dan ne isteyecek?

Baba Memduh, İstanbul’u havaya uçurmak isteyen torununu affedecek mi? Polat, Baba Memduh’un torunundan ne isteyecek?

Patlamayan bomba, örgütü nasıl karıştıracak? Bu karışıklıktan faydalanmak isteyen Polat Alemdar ve ekibi ne yapacak?

Kurtlar Vadisi Pusu’nun heyecan ve aksiyon dolu 97. bölümü, 14 Ekim akşamında ATV ekranlarında olacak…
Kurlar vadisi pusu tüm bölümler izle


Kurtlar Vadisi Pusu Tüm Bölümlerinin Özeti



Kurtlar vadisi pusu tüm bölümleri izle
Kurtlar Vadisi Pusu Tüm Bölümlerinin Özeti

 
95.Bölüm
Aron Feller ve İsrailli Shamir'i ele geçiren Polat Alemdar ve ekibi, Amerikan üssünden çıkmayı nasıl başaracaklar? Polat'ın Amerikan üssünde olduğunu öğrenen Başbakan ne yapacak? Polat, elinden kurtulmayı başaran Feller'den önce nükleer bombaya ulaşabilecek mi? Shamir'i yanlarına alarak bombayı bulmak üzere Irak'a geçen Polat Alemdar ve ekibini bekleyen büyük sürpriz ne olacak?
94.Bölüm
Polat Alemdar'ın eşini ve çocuğunu kaybettikten sonra yüzünü değiştirmeye karar vermesiyle başlıyor. Polat Alemdar, terörün arkasındaki istihbarat savaşlarını bir bir deşifre etmek için harekete geçiyor. İsrail gizli servisinden bir tim, Hatay'da 4 polisi şehit eder. Tim yakalanır ancak bu saldırıyı terör örgütü kisvesi altında yaptıklarını söylerler. İstihbarat, timi kaçırır. Polat, 4 polisi şehit eden timin İncirlik'te olduğunu öğrendikten sonra, son bir kez bu timi ele geçirmek ve İncirlik'te dönen nükleer silah pazarlığını bozmak için harekete geçecektir…
93.Bölüm
İskender'i asmaya hazırlanan Polat Alemdar, ekranda Ebru'yu da aynı durumda görünce ne yapacak? İskender'in sandalyesine kim tekme atacak? Ebru'ya ne olacak? Memati'yi İskender'den alan Zaza'nın mekanını kim, niye basacak? Çatışmada neler olacak? Polat, Ebru ve Elif'e ulaşabilecek mi? Ebru ve Elif'in izini süren Polat Alemdar'ı bekleyen büyük sürpriz ne olacak?
92.Bölüm
Ebru ve Elif'in peşine düşen İskender, hastanede neyle karşılaşacak? Ebru, İskender'den saklanmayı başarabilecek mi? İskender, Ebru'yu bulabilmek için nereye gidecek? İskender'e ulaşmak için Yakışıklı'yı kullanmaya karar veren Polat istediği bilgiye ulaşabilecek mi? Feller'in karşısına çıkan Yakışıklı ne yapacak? Polat, İskender'den önce Ebru'yu bulabilecek mi? İskender, Polat'tan ne isteyecek? Polat, İskender'in karşısına nerede çıkacak?
91.Bölüm
Bedri, örgütten kime, niye pusu kurulmasını isteyecek? Pusuda çıkan çatışmada İnci ve Bulut'a ne olacak? İskender'le arasındaki köprüleri atan Zaza, Polat Alemdar'la görüşebilmek için kime gidecek? Zaza ve Polat'ın pazarlığında neler olacak? Polat'ın kızını kaçırmak için harekete geçen İskender, başarılı olabilecek mi? Polat, kızını İskender'den koruyabilecek mi? Kızının peşinde olan İskender'e baskın yapan Polat Alemdar'ı bekleyen büyük sürpriz ne olacak?
90.Bölüm
İskender, kendisini kimin sattığını öğrenebilecek mi? Polat, kendisiyle görüşmek isteyen İnci'den ne isteyecek? İskender, İnci'nin Polat'la görüştüğünü öğrenince ne yapacak? Memati'yi İskender'in tuzağına düşürmek isteyen Zaza, nerede pusu kuracak? Baskına Abdülhey'i de alarak giden Memati, Zaza'nın tuzağından nasıl kurtulacak? Örgütün yeni lideri, Zaza'dan istediğini alabilmek için kiminle görüşecek? Zaza, kadının isteklerini bu kez kabul edecek mi? Polat ve adamlarını ele geçirmek için elindeki son kozu kullanmaya karar veren İskender, kendi pususuna mı düşecek? İskender'i yakalamaya çok yaklaşan Polat Alemdar'ı bekleyen büyük sürpriz ne olacak?
89.Bölüm
Polat, Kazım'ı öldürdükten sonra ortadan kaybolan İskender'e ulaşabilecek mi? İskender'in yeni planı ne olacak? İskender'in Polat'a sözünü ettiği Feller'in büyük buluşmasında neler olacak? Bu büyük toplantıya kimler katılacak? Polat, toplantı için nasıl bir operasyon hazırlayacak? Feller'in, ülkeyi yönetebilmek için yeni adımı ne olacak? Bunun için Davut Tataroğlu ve Turan Kaçgar'dan ne isteyecek? Örgütün yeni hedefi olan Zaza, örgütle işbirliği yapacak mı? Kızının intikamını almakta kararlı olan İskender, Memati'nin karşısına nerede çıkacak? İskender'in kurşunlarına hedef olan Memati'ye ne olacak?
88.Bölüm
Polat Alemdar’a emanet ettiği kızının öldürüldüğünü öğrenen İskender Büyük, ne yapacak? Kızının intikamını almakta kararlı olan İskender, cezaevinden nasıl çıkacak? Funda’yı vuran Kazım’ın, ihtiyarların adamını da öldürdüğünü öğrenen Polat Alemdar, ne yapacak? Polat, Memati ve Kazım’ı İskender’den korumak için hangi önlemleri alacak?Abdülhey’in hastaneden çıkmasının ardından bütün ekip nerede toplanacak? Polat’ın planı ne olacak?Polat ve İskender nerede karşı karşıya gelecek? İskender, Polat’tan ne isteyecek?
87.Bölüm
Abdülhey’in silahından çıkan kurşun kimi vuracak? İskender, peşine düşen Memati’den kurtulmak için kimden yardım isteyecek? Memati, düştüğü pusudan nasıl kurtulacak?Örgütle ilgili yeni gelişmeler karşısında Polat Alemdar, nasıl bir plan yapacak? Polat ve Memati arasındaki gerginlik sona erecek mi? Ünsal Kemal, Memati’yi hangi işin içine sokacak? İskender’in Feller ile yaptığı anlaşmadan haberdar olan İsrailli, İskender’den intikamını nasıl alacak?Polat Alemdar’ın karşısına çıkan İskender’in sürpriz isteği ne olacak?
86.Bölüm
Feller, Abdülhey’e ne yapacak? Polat, Abdülhey’in nerede olduğunu öğrenebilecek mi?  Ünsal Kemal’i sorgulayan Polat, istediği bilgilere ulaşabilecek mi? İskender’i tetiği çekmekten son anda vazgeçiren şey ne olacak? Feller, İskender’i kendi yanında olmaya ikna edebilecek mi?Polat ve Memati arasındaki gerginlik nelere yol açacak? Memati, inadından vazgeçecek mi? 
85.Bölüm
Memati, Polat’ın Ünsal’ın arabasına yerleştirdiği bombadan nasıl kurtulacak? Ünsal, bombayı kimin yerleştirdiğini öğrenecek mi? Zaza ve adamlarını yakalamak için operasyon düzenleyen Memati, İskender’e ulaşabilecek mi?İskender, neden silahını kendi kafasına dayayacak?Kendi evinde Polat ve Gaye’yi birlikte gören Ebru ne yapacak? Polat ve Ebru’nun evliliği bitecek mi?Polat’ın Ünsal’dan kurtulmak için yeni planı ne olacak? Polat, Feller’in karşısına nerede çıkacak? Feller, Polat’ın sırrını öğrenecek mi?..........

19 Ekim 2010 Salı

Hamilelikte Beslenme

Hamilelikte Beslenme
Tüm yaşayan canlılar yaşamlarını sürdürebilmek için besine gereksinim duyar. Besin çeşitleri ve gereksinimleri canlıdan canlıya çok farklı gibi görünür. Ancak tüm besinler bazı ortak temel elemanlardan oluşur. Bu elemanler karbohidratlar, yağlar, proteinler, vitaminler ve minerallerdir. Bu temel elemanların bazılarını vücut diğer temel elemanları kullanarak üretebilir. Bazıları ise vücut tarafından yapılamaz ve mutlaka dışarıdan hazır alınması gerekir.
Çoğumuz aldığımız besinlerin ne kadar kalori içerdiğini ve içindeki temel elemanların neler olduğunu ve hangi oranlarda bulunduğunu pek bilemeyiz.

Amerikan tarzı beslenme ile büyümek...
Besinlerimizi vücudumuzun gereksinimine göre değil de isteğimize göre seçiyoruz. Canımız ne zaman ne isterse yemek eğilimindeyiz. Biz büyükler, bol yağlı, bol sulu yemekleri bol ekmek ile yemeyi seviyoruz.
Çocuklarımız ise hamburger, patates kızartması ve piza ile besleniyor. Bu tip beslenmeler yeteri hatta fazla kalori içerir. Günlük enerji gereksinimini fazla fazla karşılar. Ancak yetersizdir. Çünkü içerdikleri temel besin elemanlarının oranı istenilenden çok uzaktır. Bu dengesiz beslenme şişmanlıkla sonuçlanır. Ardından da bu fazla kiloları bir an önce vermek kaygısıyla hızlı perhize başlanır. Bu diyetler yetersiz besin dengelerine sahiptir. Böylece vücut gerekli besinleri alamaz ve yorgun düşer. Bir çeşit varlık içinde yokluk çeker.

Kalori:
Bir besinin içeridiği enerji miktarı kalori ile ölçülür. Kişilerin günlük kalori gereksinimleri çok farklılık gösterir. Yaşa, cinse, mesleğe ve iriliğe göre değişir. Gereğinden fazla alınan kalori vücutda yağ olarak birikir. Günlük hareketliliği karşılayacak kadar kalori alınmazsa vücut kendi dokularını kaloriye çevirmeye başlar. Yani kendi kendini yer.

Can nasıl beslenir?Annenin aldığı gıdalar önce bağırsakda temel besin elemanlarına ayrıldıktan sonra kana karışır ve Annenın karaciğerine gider. Karaciğerde değişik işlemlerden geçen besinler yine kan yoluyla bebeğin beslenmesini sağlayan plasentaya ulaşır. Plasenta yüzeyi bir futbol sahası kadar geniş bir zarın katlanmış hali olarak düşünülmelidir. Besin elemanları ve kandaki erimiş oksijen Can'a bu alandan geçer. Besin maddesi olarak enerji kaynağı kan şekeri (glukoz), ve yapı taşı olan proteinler geçer. Ayrıca su, vitamin ve minerallerde çok rahatlıkla Can'a ulaşır. Can bu besinleri kullanarak atıklarını yine plasenta yoluyla Anneye verir.

Migreni Neler Tetikler

Migreni Neler Tetikler
Migren atağının gelmesi için tek bir tetikleyici yoktur. Zaten tek bir tetikleyici migren atağı oluşturmaz. Üst üste gelen etmenler atağın başlamasına sebep olur. Bir hastanede yapılan araştırmalarda migren hastalarından alınan cevaplara göre en sık görülen durumlar stres, hormonlarda değişiklik, halsizlik, yorgunluk ve öğün atlamadır. Çocuklarda aç kalma, az yemek yeme, kadınlarda adet dönemiyle ilgili hormonal değişiklikler migrene neden olabilir.

Şu faktörlerde migren tetikleyicisi kabul edilmektedir:
-Yeterince yememek,
-Bazı yiyecekler ve içecekler; eski peynir, çerez, çikolata, şarap, alkol, kafeinli içecekler, kahve, çay, katkı maddeleri,
Çevresel faktörler;
-göz alıcı ışık
-ağır koku
-seyahat
-çok yorulma
-hava değişiklikleri
Hormonal değişiklikler;
-adet dönemi
-gebelik
-doğum kontrol hapları
Uyku problemi;
-uykusuzluk çekme ya da aşırı uyuma,
Duygusal değişiklikler;
-endişe, üzüntü
-tartışma
-heyecan
-depresyon
-stres

Migren Nedir, Migren Belirtileri, Tedavisi, Nedenleri

Migren Nedir, Migren Belirtileri, Tedavisi, Nedenleri
Migren Nedir?
Başı ağrımayan insan sayısı çok azdır ve toplumun %2 lik bir kısmını oluşturmaktadır. Herkes hayatının belli dönemlerinde baş ağrısı çeker. Fakat nedeninin kötü bir vaka olması (beyinde tümör, felç) çok nadirdir. Migren ise hayatı tehdit eden tehlikeli bir hastalık değildir. Genelde ataklar halinde ortaya çıkan, kafanın tek tarafına yerleşen, zonklayıcı bir baş ağrısı şeklidir. Ataklar 4 saat ile 72 saat arasında değişebilir. Bu ataklar sırasında baş ağrısının yanısıra bulantı, kusma, normal ışık ve sesten rahatsız olma gibi şikayetler de görülebilir.
Migren artık sinirsel(nörolojik) bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Beyinde bulunan bazı kimyasal maddelerin (serotonin gibi) azalması ya da etki göstermemesi sonucu ortaya çıktığı düşünülmektedir. Kişi karanlık, sesten uzak bir odada uyumak ister. Günlük yaşamı engelleyen bir durumdur. Tedavi edilebilir.
Migren Belirtileri Nelerdir?Başlangıçta bir baş ağrısının migren mi, yoksa "sıradan" bir baş ağrısı mı olduğunu söylemek zor olabilir. Migren ataklarını diğer baş ağrılarından ayırabilen özellikleri şunlardır:
-Orta şiddette ya da şiddetli ağrı
-Bulantının eşlik etmesi
-Kusmanın eşlik etmesi
-Işığa ve sese duyarlılık (bazen kokuya duyarlılık)
-Zonklayıcı, nabız gibi atan ağrı
-Ağrı asıl olarak tek taraflıdır
-Ağrı hareketle artar

Migren Kimlerde Görülür
Migrenin kadınlarda görülme sıklığı erkeklerdekinin üç katıdır. Bu farklılığın sebebi kadındaki hormonal değişikliklerdir. Hastaların çoğunda atak 40 yaşından önce ortaya çıkar. Bu da genelde ergenlik çağına denk gelir. 50 yaşının üstünde birinde migren başlama ihtimali zayıftır. Kadınlarda çoğunlukla orta yaşlarda ortaya çıkmaktadır.
Migren Çeşitleri
Toplumda en çok oranda görülen iki farklı migren tipi vardır:
Basit Migren: Migrenli hastaların %75 inde görülür. Aurasız migren atakları vardır. Adi migren de denir. Sıklıkla bayanlarda görülür. Tek ya da çift taraflı baş ağrısı görülür. Kusma nadirdir.
Klasik Migren: Auralı migren atakları görülür. Migrenli hastaların %10'unu oluşturur. Çocuklukta ergenlikte başlar. İlk atak 40 yaşından sonra gelir. 2-6 saat kadar sürer. Kişinin görme alanında boşluk vardır. Hasta boşluk olan yeri göremez. Başın tek tarafı ağrır. Bulantıyla birlikte kusma buna eşlik eder.
Aura, baş ağrısı başlamadan önce beliren, sıklıkla görme alanında sorunlar olan, bazı sinirsel belirtilerdir.Migren şafağı da denir. Diğer migren tipleri seyrek olarak görülür. Bunlar:
Baş ağrısız auralı migren: Uzun süre boyunca auralı migren yaşayan bir kişide zamanla baş ağrısı geçer veya azalır.
Baziler migren: Bilinen migren belirtileri yanında cümle kurmada güçlük, baş dönmesi, çift görme, kulakta çınlama ve dengesizlik görülebilir. Daha sonra migren baş ağrısı başlar.
Hemiplejik migren: Hem auralı migren hem de kol ve bacak dahil vücudun bütün yarısında kas güçsüzlüğü veya felç görülür. Atak süresince devam edebilir.
Status migrenozus: 3 günden fazla süren migren ataklarıdır. Boyun ve omuzdaki kasların kasılmasına bağlı olarak ortaya çıkabilir.
Retinal migren: Baş ağrısıyla birlikte bir gözde görme bozukluğu olur. Kısa sürelidir. Göz muayenesinde herhangi bir bulguya rastlanmaz.
Oftalmoplejik migren: Baş ağrısı ve gözün hareketlerini kontrol eden sinirlerin bir bölümünde felç vardır.
Migren TedavisiMigreni tedavi ederken aynı zamanda oluşabilecek migren ataklarının da önüne geçmek gerekir ki bu hastanın korunmasına yöneliktir. Örneğin, şunları kendiniz yaparak migren ataklarından korunabilirsiniz:
Işıktan rahatsız olanlar güneş gözlüğü kullanabilir,
Aşırı kalabalık ve yorgunluktan uzak durmak gerekir,
Bol bol dinlenmeli, stresten uzak durmalı ve düzenli bir yaşam sürmelisiniz,
Gerginlik yaratan durumlardan kaçınmalı, kendinizi rahatlatan aktivitelere yönelebilirsiniz,
Yürüme, hafif egzersiz bedeninizin rahatlamasını sağlar,
Migren atağı başladığında yastıksız bir yatağa uzanın (gürültüden, ışıktan uzak) ve uyumayı deneyin,
Ayağınızı sıcak ya da soğuk suya koyup rahatlayabilirsiniz,
Baş ağrısı zonklayıcı bir şekildeyse buz torbası koymak faydalı olur,

Sinüzit Nedir, Belirtileri, Nedenleri ve Tedavisi

Sinüzit Nedir, Belirtileri, Nedenleri ve Tedavisi
Sinüzit, Türkiye'de her yıl 15 milyona yakın insanı etkileyen bir sağlık sorunu. Aynı zamanda halk arasında sağlık problemlerinde ilk sıralarda sayılan şeker hastalığı ve kalp yetmezliğinden daha fazla hayat kalitesini bozan bir hastalık. Sadece fiziksel ve fonksiyonel açıdan değil, psikolojik olarak da kişiyi etkiliyor.
Yapılan bir araştırma, hastalığın Amerika'da her yıl 8 milyar doların üzerinde ilaç maliyetine yol açtığını ortaya koyuyor. Bu durum Türkiye’de de çok farklı değil...
Kulak Burun Boğaz Uzmanı Opr. Dr. Süreyya Şeneldir, kendinize uygulayabileceğiniz bir testle sinüzit olup olmadığınızı tespit edebileceğinizi belirtiyor.

SİNÜZİT NEDİR?Sinüzit; sinüs mukozasının iltihabıdır. Bu hastalık, sinüslerin burun içi ile irtibatını sağlayan sinüs ağızlarının tıkanması sonucu, sinüslerin havalanmasını bozarak, bakteri ve virüslerin yerleşmesine uygun bir ortam oluşturması neticesinde ortaya çıkar.

KENDİ KENDİNİZE SİNÜZİT TESTİ UYGULAYABİLİRSİNİZ?
Aşağıdaki soruların üç veya daha fazlasına evet diyorsanız sinüzit olma ihtimaliniz yüksek ve böyle bir durumda kulak burun boğaz uzmanına gidilmesi tavsiye edilir.
Yüzünüzde basınç hissi, dolgunluk veya ağırlık hissi var mı?
Burnunuz tıkalı mı?
Koyu, sarı-yeşil burun akıntınız var mı?
Geniz akıntınız var mı?
Koku duyunuzda azalma var mı?
Baş ağrınız var mı?
Nefes darlığı hissi ve öksürük var mı?

SİNÜZİT TİPLERİ NELERDİR?
Akut ve kronik sinüzit olmak üzere başlıca iki ana gurupta incelenirler.
Akut sinüzit her insan senede bir kaç kez geçirebilir. Soğuğa maruz kalma alerji, çevresel kirlilik, vücut direncinin düşmesi gibi kolaylaştırıcı faktörlerin etkisi ile başlar. Burunda basınç hissi, burun tıkanıklığı ve ateş ile kendini gösterir. Tedavi geciktikçe ilave bulgular kendini gösterir. Bu şikayetler 3 ay veya daha fazla sürerse kronik sinüzit adını alır.

TEDAVİ SEÇENEKLERİ NELERDİR?
Sinüzitin sebebi sinüs deliklerinin tıkanmasıdır. Bu tıkalı delikler açıldığı zaman sinüzit de iyileşir. İlaç tedavisi erken dönemde oldukça etkilidir. Israrlı ilaç tedavisine cevap vermeyen ve kronikleşmiş sinüzitlerde ameliyat gerekebilir. Ameliyattaki amaç, tıkalı olan sinüs yollarını açmaktır, böylelikle sinüslerin havalanması sağlanmış olur. Havalanan sinüste enfeksiyon geriler ve kaybolur.
Endoskopların kullanıma girmesiyle son 20 yıldır bu işlem güvenle yapılıyor.

YENİ YÖNTEM BALON SİNÜSOPLASTİ NEDİR?
Sinüzit hastalığının başlarında uygulanan ilaç tedavisi soruna çözüm getirse de orta ve ileri derecedeki hastalık için müdahale gerekir. Bugüne kadar ileri derecedeki hastalara, hastanede yatmayı gerektiren, kanamalı ve ameliyat sonrası istirahat gerektiren endoskopik cerrahi yöntemi kullanılıyordu. Kanama sonrası körlük ve beyin kanaması gibi ciddi komplikasyonların ortaya çıkması nedeniyle yeni tedavi yöntemleri arayışına girildi.
Balon Sinüsoplasti adı verilen bu teknik hastalık tedavisinde yeni bir dönem açtı.
Bu teknikle daralmış olan sinüs delikleri açılıyor ve sinüs ağzına bir balon yerleştiriliyor. Daha sonra balon serum ile şişirildikten sonra şişen balon tıkalı olan sinüsün ağzını genişletiyor.

Hamilelikte Folik Asit

Hamilelikte Folik Asit
Folik asit niçin önemlidir?Hamileliğin ilk haftalarında çocukta merkezi sinir sistemi için düzenleme oluşur. Daha sonra bundan hareketle beyin ve omurilik oluşur. Bu sürecin iyi sonuçlanması önemlidir, çünkü yoksa çocukta sakatlıklar oluşabilir. Bu sakatlıklar nöral tüp defektleri (kusur) olarak isimlendiriliyor. Bu sakatlıklardan bir tanesi “açık omurga” veya spina bifida olarakda isimlendirilir. O zaman çocuk genellikle bedensel özürlüdür ve ayrıca zeka geriliğinede sahip olabilir. Bebek beyni olmadanda doğmuş olabilir (anensefali). Böyle bir çocuk genellikle doğumdan hemen sonra veya doğduktan sonra ilk hafta içerisinde ölür.
Böyle bir sakatlığı olan çocuğa sahip olma şansı çok şükür ki çok azdır. Hollanda’da canlı olarak doğan 2600 çocuktan birinde nöral tüp defekti görülür (Gezondheidsvoorlichting dergisi, eylül 2000 sayısı). Bu doğuştan sakatlıkların bir kısmının ekstra folik asit kullanımı ile önlenebilindiği bilinen birşeydir. Folik asit sağlıklı bir bebek sahibi olmak için bir garanti değildir. Başka nedenler ve ırsi (kalıtsal) faktörlerde etkili olabilir. Fakat folik asit kullanımı nöral tüp defektli çocuk sahibi olma şansını azaltır.

Folik Asit Nedir?
Folik asit bir vitamindir. Bu maddeye doğal halde taze sebze, meyve, patates, baklagiller, kepekli- ve süt ürünlerinde rastlanır. Diğer vitaminler gibi folik asitide tablet halinde alabilirsiniz. Eğer sağlıklı ve değişik (çeşitli) şeyler yiyiyorsanız, normalinde yeterli folik asit alıyorsunuz demektir. Fakat hamile kalmak istediğiniz zaman, hamileliğinizin başlangıcında biraz daha fazla folik asite ihtiyacınız vardır. O zaman hergün 0,4 ile 0,5 miligram arası folik asit kullanmaya dikkat etmek zorundasınız. Hollanda’da satın almak için içinde ekstra folik asit içeren besin maddeleri henüz yok. Hergün yeterli derecede folik asit aldığınızdan emin olmak için beslenmenizi folik asit tabletleri ile destekleyebilirsiniz (günde bir sefer 0,4 veya 0,5 mg’lık folik asit tableti)

Folik Asit Bütün Hamile Kadınlar Için Iyi mi?
Folik asit hamile kalmak isteyen ve yeni hamile kalmış olan bütün kadınlar için iyidir. Onların bir veya daha fazla sağlıklı çocukları olmuş olsa bile. Günde 0,4-0,5 mg gibi az düzeydeki folik asitin zararlı yan etkileri anne adayı ve bebek için bilinmiyor. Hatta folik asiti biraz daha uzun süre kullanmış olsanız bile, örneğin hamile kalmanız biraz zaman almış olabilir.
Eğer önceden nöral tüp defektli çocuğunuz olduysa, bir sonra ki bebeğinizinde nöral tüp defektli olma riskini daha fazla taşıyorsunuz. Böyle bir durumda günlük olarak daha yüksek dozda folik asit yutmanız çok önemlidir. Tekrar hamile kalmadan önce doktorunuzla temasa geçmelisiniz. Doktorunuz size tablet başına daha yüksek dozda olan 4 veya 5 mg’lık folik asit (günde bir tablet ) verecektir. Nöral tüp defektli bebeğe sahip olma riskinin yüksek olduğu diğer bütün durumlarda (örneğin gebenin şeker hastası olması, hamilelik sırasında anti-epilepsi ilaçlarının kullanılması, ailede ve yakın akrabalarda açık omurga veya kafatası olması) yüksek dozda folik asite ihtiyaç yoktur. Bu durumda bu bayanların yüksek risk taşımayan kadınlara günlük olarak tavsiye edilen miktarı kullanmaları mantıklıdır, yani günde 0,4 veya 0,5 mg.

Düşük Nedenleri

Düşük Nedenleri
Tüm gebeliklerin %15-20’si gebeliğin olduğunun anlaşılmasından sonra düşükle sonuçlanır. Buna daha hamilelik testi pozitif çıkmadan, yani hamilelik daha anlaşılmadan düşükle sonuçlananlar da eklenirse bu oran tüm gebeliklerin % 30’un üzerindedir. Düşükler genellikle ciddi bir kanama ve karın alt bölgesinde kasılmalar vr kramplarla seyreder. Anne yaşı 20-25 arasındayken düşük riski % 14 iken, anne yaşı 40-44 arasına geldiğinde bu risk % 25’e yükselir. Düşüklerin % 80’inden fazlası ilk 12 haftada meydana gelir. Düşüklerin yaklaşık yarısı kromozomal ve genetik nedenlere bağlıdır. Diğer olası nedenler çok çeşitlidir.
Rahmin doğuştan gelen bozuk yapılanması bunlardan biridir. Sık görülen bu tip bir bozuklukta rahmin ortasından geçen ve rahmi iki küçük bölüme ayıran bir perde şeklinde septum adı verilen bir kas/bağ dokusu vardır. Bir başka neden rahimağzı yetmezliğidir. Bu durumda özellikle gebeliğin 12. haftasından sonra rahimağzı kendiliğinden ve ağrısız bir şekilde açılır ve gebelik düşükle sonuçlanır. Bunu önlemek için risk faktörü olan bayanlara serklaj adı verilen ve rahimağzını büzen bir dikiş konulabilir. Rahimin içinde bebeğin tutunacağı boşluğa doğru büyüyerek onu sınırlayan miyomlar ve rahim içinde geçirilmiş enfeksiyonlar veya ameliyatlar sonrasında oluşabilen yapışıklıklar da düşüklere neden olabilirler.
Bazı hormonal faktörler de düşüklere yol açabilir. Bunlar arasında progesteron hormonu yetmezliği, tiroid hormonunu salgılayan beze karşı vücudun kendi ürettiği antikorlar, ve insülin hormonu eksikliğine bağlı ve iyi kontrol edilemeyen diyabet sayılabilir.

Hamilelik Belirtileri

Hamilelik Belirtileri
Hamilelik Belirtileri Nasıl Olur? Gebelik Belirtileri Nelerdir?

Çok fazla değişiklik olabilir, ya da hiçbir şey değişmeyebilir.
Kişiler arası çok belirgin farklılıklar olmasına karşın sık görülen gebelik bulgularını kısaca ele alalım. Beklenen adet tarihinde gecikme Her zaman gebeliği göstermese ya da gebelik bulunmasına rağmen adet görülebilmesine karşın binlerce yıldır olduğu gibi hala gebeliğin en erken bulgusudur.
Bulantı: Sabahları daha belirgin olan bulantılar genelde günün ilerleyen saatlerinde hafifler ya da kaybolur.Bazı hastalarda beklenen adet gününden bile önce ortaya çıkabilir. Gebeliğin 10. haftasına kadar şiddeti artabilir.Büyük bölümünde daha sonra kaybolur.Gebelik hormonunun (Chorionic gonodotropin) düzeyindeki artışa bağlanmaktadır.
Kokulara karşı duyarlılık: Genel olarak kokulara karşı bir duyarlılık olsa da her anne adayında farklı şekilde ortaya çıkabilir. Örneğin mutfağa giremeyen,sabun kokusuna duyarlılık nedeniyle ellerini yıkayamayan,dişlerini fırçalayamayan anne adaylarına sıklıkla rastlarız.
Fazla uyuma ihtiyacı: Genelde hamileliğin erken dönemlerinde ortaya çıkar.Çalışan hanımlar bunu daha iyi fark edebilir.
Tansiyon düşmesi: Açlık durumunda ve yetersiz sıvıalındığında daha sık görülür.Gebeliğin etkisiyle dolaşım sisteminde oluşan değişikliklere bağlıdır.Birinci ve ikinci 3 aylık periodta belirgindir.
Kasık ağrıları: Ani yapılan hareketlerde , oturur pozisyondan ayaga kalkarken ya da yatar pozisyonda sağa sola dönerken çoğu kez tek taraflı ,ancak bazen çift taraflı da olabilen kısa süreli keskin ağrılar görülebilir. ‘Round ligament ağrısı’ olarak bilinen bu ağrı rahimi yerinde tutan bağların gerilmesiyle ortaya çıkar. Keskin bir ağrı olmasına karşın zararı yoktur. Ani hareketlerden kaçınmak uygun olacaktır.
Sık idrara çıkma: Erken dönemde başlar ve genelde hamilelik boyunca da devam eder
Göğüslerde değişiklikler : Şişkinlik,gerginlik ve ağrı görülebilir.bu bulgular adet öncesi gerginlik sendromunde da ortaya çıkabilecek bulgulardır.Ayrıca bazı gebelerde de görülmeyebilir. Hamilelik başlangıcında ilk kontrol genelde gebelik boyunca yapılacak bütün kontrollerinizden daha ayrıntılı olacaktır. Beklenen adet kanamasının 1hf 10 gün gecikmesinin ardından doktorunuzla görüşmenizde fayda vardır.Bu dönemde yapılan ultrasonografi ile dış gebelik ekarte edilebilir ve gebelikle ilgili danışmanlık verilebilir.İlk muayene genel olarak en uzun olanıdır. Doktorunuz sizi ilk kez görüyorsa gebelik öncesi sağlık durumunuz,yaşadığınız bütün sağlık sorunları,aileniz ve daha pek çok şey hakkında sorular soracaktır.Ayrıca bütün sistemlerle ilgili kısa bir muayene yapacak,gebelikte yaşamınızda değişen faktörler , beslenme alışkanlıkları ve daha pek çok şey hakkında bilgi verecek ve uygun görürse laboratuar tetkiklerinizi başlatacaktır. Bundan sonraki kontroller özel durumlar dışında genelde daha kısa sürer

1-Mide bulantısı
2-Baş dönmesi
3-Tansiyon düşmesi
4-Alt karında şişkinlik ve hassaslık
5-Kasıklarda batma yada sancı, kramp

Sezeryan ile Doğum

Sezeryan ile DoğumSezaryan Doğum nedir?Sezaryanla doğum bebegin anne karnından uterus açilarak çıkartılmasıdır. Annenin ve bebegin sağlığını tehdit eden her durumda veya vajinal yolla doğumun imkansız olduğu durumlarda sezaryan ile doğum yapılır. Sezaryan doğum ameliyatı dünyanın bilinen en eski ameliyatlardandır. Tıbbın ve teknolojinin de ilerlemesi ile sezaryan ameliyat teknikleride daha çok gelişmiştir. Ameliyatların mikropsuz koşullarda yapılması, kan verilebilmesi, kuvvetli mikrop kırıcı ilaçlar, modern cerrahi malzeme ve genel anestezi vermeden belden yapılan uyuşturma sayesinde ameliyatın tehlikesi daha aza indirilmis, nerdeyse normal doğum kadar tehlikesiz olmuştur. Normal koşullarda sezaryan doğum ameliyati 45 dakika kadar sürer. Bebek ameliyat başladıktan 10 dakika sonra çıkarılır daha sonra kesilen katlar dikilir. Bebege ulaşmak için ciltten başlayarak 8 kat tabaka kesilmekte ve daha sonra tekrar dikilmektedir. Bu tabakalari siraliyacak olursak:
-Cilt,
-Cilt altı yağ dokusu,
-Kasların koruyucu kılıfı,
-Kas tabakası,
-Karın iç zarı,
-Uterus zarı,
-Uterus kası,

Normal Doğum

Normal Doğum Evreleri

Doğum, ana rahminin ardı ardına gelen istemsiz kasılmaları ile başlayan ve bebeğin anne vücudunun dışına çıkması ile sonuçlanan bir olaydır. Dokuz ay boyunca sakin sakin duran rahim kasının gebelik süresinin sonunda hangi sinyallerden etkilenerek kasılmaya başladığı, yani doğumun başlamasına yol açan faktörlerin neler olduğu aslında halen tam olarak bilinmemektedir.

Doğum Aşamaları
Doğum en başta belli belirsiz kasılmalar ile başlar. Adele kasılmaları yukarıdan aşağıya doğru dalgalanmalar şeklinde oluşurlar ve bebeği rahim ağzına doğru iterler. Bebeğin içerisinde bulunduğu su kesesi (Amniyon kesesi) doğumun herhangi bir aşamasında kendiliğinden yırtılabilir ya da hekim tarafından doğumu hızlandırmak için tıbbi müdahale ile açılır. Sıvı kesesi doğum ağrıları başlamadan daha önce açılırsa doğumu başlatma sinyaline neden olabilir. Doğumun başladığının bir başka göstergesi de rahim ağzındaki tıkacın vajinadan atılmasıdır. Gerek kesenin açılarak sıvının gelmesi, gerekse de rahim ağzı tıkacının atılması doğumun başladığının göstergesidirler. Doğum olayını iç içe geçmiş 3 aşamada incelemek mümkündür:

Doğumun birinci evresi:
Düzenli rahim kasılmalarının oluşmaya başladığı dönemdir. Bu kasılmalar başta 10-15 dakikada bir oluşurken gitgide sıklaşır ve ağrıların şiddeti de artmaya başlar. Kasılmalar her 2-3 dakikada bir olmaya ve ortalama 45-60 saniye kadar sürmeye başladığı zaman rahim ağzı da açılmaya ve bebek de doğum kanalında ilerlemeye başlamıştır. Birinci evre ilk doğumda ortalama 12-14 saat sürer, sonraki doğumlarda ise bu süre kısalır. Gebeler için en ağrılı ve zor olabilecek dönem bu dönemdir, ancak rahim ağzı 2-3 cm kadar açıldığında uygulanacak olan epidural anestezi (belden uyuşturma) yani ağrısız doğum ile bu dönem çok konforlu bir biçimde geçirilebilir.

Doğumun ikinci evresi:Bebeğin rahim içersinden dünyaya çıkışıdır yani gerçek doğumdur. Bunun için rahim ağzının tam olarak (yaklaşık 10 cm) açılması gereklidir. Süresi daha önce doğurmuş kadınlarda birkaç dakika olabileceği gibi birkaç saate kadar uzayabilir. Eğer birinci evrede su kesesi açilmamışsa bu dönemde açılır.

Suda Doğum

Suda Doğum
Hidroterapi yani su ile tedavi uzun yıllardır kas gevşetici ve rahatlatıcı etkileri nedeni ile kullanılagelen bir alternatif tedavi yaklaşımıdır. Bu etkinin normal doğumlarda da kullanılabileceği fikri de oldukça eskilere dayanır. Dokümente edilen ilk su altı doğumu 1803 yılında Fransa'da yaşanmıştır. Ancak bu planlı bir doğum değidir. Uzun süre doğum eyleminde kalan ve biraz rahatlamak için sıcak su dolu bir küvete giren bir kadının doğumu bu esnada gerçekleşmiş ve bu tesadüf sonucu suda doğum yapan ilk kadın olarak tarihe geçmiştir. 1960'lı yıllara kadar suda doğum ile ilgili herhangi bir gelişme yaşanmazken bu tarihlerde ilk kez eski Sovyetler Birliği'nde Igor Charkovshy bu konuda denemelere başlamıştır. Onu 1978-1985 yılları arasında Fransa'da yaşayan Dr. Michel Odent izlemiş ve su altında pekçok doğumun gerçekleşmesinde yardımcı olmuştur. Suda doğum uygulamaları daha sonraları bir ara güncellik kazansa da belirli bölgeler dışında hiçbir zaman popülarite kazanamamıştır. Günümüzde eski Sovyet Cumhuriyetleri, İngiltere ve Fransa'nın bir kısmı ile Amerika Birleşik Devletlerinde sınırlı sayıda klinikte uygulanmaktadır. Suda doğum yaptıran ve bu uygulamayı savunan kişiler ılık suyun sakinleştirici ve ağrı giderici etkileri olduğunu ve bu etkinin kadının kendisini rahat hissetmesine ve doğumun daha kolay geçmesine yardımcı olduğunu ileri sürmektedirler. Bu görüşler dışında suda doğumun su dışında doğuma üstün olduğunu gösteren hiçbir bilimsel veri yoktur. Konuyla ilgili yapılan ve normal doğum ile suda doğumu karşılaştıran sistemik bir araştırmada yarar ya da istenmeyen etki açısından her iki doğum şeklinin birbirine karşı avantaj ya da dezavantajının olmadığı gösterilmiştir. 1994-1996 yılları arasında İngiltere'de gerçekleşen doğumların sadece %0.6'sı suda olmuş ve bu doğumların da %9'u evde gerçekleşmiştir. Bu doğumlarda bebek ölüm oranı binde 1.2'dir ve normal suda olmayan doğumdan çok farklı değildir. Suda doğum tüm dünyada yaygınlık kazanmadığından konu ile ilgili bilimsel araştrıma ve makaleler de son derece sınırlı sayıdadır ve bunların büyük bir kısmı ebelik ile ilgili dergilerde yer almaktadır. Suda doğum klinikleri de genelde ebelerin görev yaptığı merkezler şeklindedir. Karşılaştırmalı inceleme yapılan araştırma sayısı ise yine çok kısıtlıdır ve eldeki veriler fikir birliğine varmak için yeterli değilidir. Konuyla ilgili çelişkili bilgiler mevcuttur. Bazı çalışmalarda suda doğum sırasında annede daha fazla sayıda ve daha ciddi doğum kanalı yırtıkları ortaya çıktığı ileri sürülürken bunun tam tersini bildiren çalışmalarda vardır. Benzer şekilde suda doğum ile normal doğum karşılaştırıldığında doğum eyleminin süresi, ağrıkesici gereksinimi gibi parametreler açısından da birbiri ile çelişen bilgiler yapılan az sayıdaki araştırmalardan elde edilmiştir. Suda doğumu savunanların hipotezi ılık suyun kasları gevşeteceği ve zihinsel rahatlık sağlayacağı ve bu sayede plasentaya giden kan akımının artarak daha az ağrılı ve daha kısa bir doğum süreci yaşanacağıdır. Ancak burada suyun sıcaklığı önem kazanmaktadır.Su için ideal sıcaklık 37 derecedir. Suyun daha sıcak olması durumunda anne adayının kan dolaşımında değişim olabilir ve ani tansiyon düşüklüğü ile plasentaya giden kan akımlarında azalmalar yaşanabilir bu da hem anne adayını hem de bebeği gereksiz risk altına sokabilir. Ayrıca suda uzun süre kalınması durumunda anne adayında terlemeye bağlı sıvı kaybı görülebilir. Öte yandan doğum eylemi sırasında anne adayı su içindeyken bebeği kardiyotokograf ile monitörize etmek oldukça güçtür. Bunun için özel monitör cihazları gereklidir. Doğum eylemi monitörüze edilmediğinde bebeğin kalp seslerinde yaşanabilecek düşmeler fark edilemeyeceğinden oksijensiz kalması riski söz konusu olabilir. Suda doğumla ilgili bir başka risk de enfeksiyon olasılığındaki artıştır. Doğum eylemi sırasında suya karışan kan ve dışkı hem anne hem de bebek için risk yaratır. Her ne kadar sudaki anneye ait dışkı su dışına alınsa da su hiçbir zaman temiz olmamaktadır. Suda doğum sırasında karşılaşılan ve önceden kestirilemeyen bir başka risk de kordon kopmasıdır. Özellikle bebeğin göbek kordonunun kısa olması durumunda aniden su yüzüne çıkan bebeğin kordonu kopabilir ve bebek kan kaybedebilir. Yapılan bir çalışmada suda doğum sonrası bebeklerin %14'ünün kordon kopması nedeni ile yoğun bakıma alındığı ve hatta bir bebeğe kan verilmesi gerektiği saptanmıştır. Doğumun yapılacağı havuzun fazla derin tutulmaması ya da bebeğin tamamen doğana kadar yukarı çekilmemesi bu riski azaltabilir.

Cehennem Melekleri Film İzle

Cehennem Melekleri

Bedava Film İzleFull HD film izleIMDB Puanı: 8.1/10
Yapım: 2010 ~ ABD
Tür: Aksiyon, Gerilim, Macera, Suç
Yönetmen: Sylvester Stallone
Senaryo: Sylvester Stallone, Dave Callaham
Senaryo (Kitap): Dave Callaham
Yapımcı: Avi Lerner, Kevin King Templeton, Kevin King, Danny Dimbort, Les Weldon, Boaz Davidson, John Thompson
Görüntü Yönetmeni: Jeffrey L. Kimball
Müzik: Brian Tyler Filmin
Süre: 1 saat 43 dk
Gösterim Tarihi: 13 Ağustos 2010 (Türkiye)
Cehennem Melekleri Filminin Özeti: The Expandables bir kiralık savaş timidir ve bu sefer ki görevleri Güney Amerika'da bir ülkeye sızarak, bu ülkenin acımasız dikatatörünü devirmektir.. Fakat görev başlar başlamaz The Expandables grubu herşeyin tam olarak göründüğü gibi olmadığını anlar ve kendilerini tehlikeli bir ihanet ağının içerisinde bulurlar. Görevlerinin tamamlanmasının engellenmesi ve masum bir insanın hayatının tehlikeye atılmasından başka The Expandables grubu daha zor bir durum olan grubun dağılma tehlikesiyle karşı karşıyadır..Cehennem Melekleri Filminin Oyuncuları: Jason Statham (Lee Christmas), Bruce Willis (Mr.church), Jet Li (Yin Yang), Sylvester Stallone (The Schizo), Arnold Schwarzenegger

Filmi Full İzle

Aşk ve Sigara

Aşk ve Sigara

IMDB Puanı: 6.2/10

Yapım: 2005 ~ ABD

Tür: Gençlik, Komedi, Müzikal Yönetmen:John Turturro

Senaryo: John Turturro

Yapımcı: John Turturro, Coen Brothers, John Penotti

Görüntü Yönetmeni: Tom Stern

Müzik: Nick Cave, James Brown, Bruce Springsteen

süre: 1 saat 55 dk

Gösterim Tarihi: 30 Haziran 2006 (Türkiye)

Aşk ve Sigara Filminin Özeti: Orta yaş krizi eşiğindeki Nick, kızıl saçlı Tula (Kate Winslet) için büyük bir tutku beslemektedir. Nick'in karısı olan Kitty (Susan Sarandon) için ise bu ihanet bardağı taşıran son damla olmuştur. Kocasına karşı inancını kaybeden Kitty, nefretten dolayı hissettiği yırtıcı duygulara kendi bile şaşırmaktadır. Nick ise sonunda ailesini içine sürüklediği acıyı anlayacaktır. Karısının sahip olduğu aşk ve saygınlığın değerini zamanla keşfedecektir.

Filmi Full İzle

Aşkın Yaşı Yok Filmi İzle

Aşkın Yaşı Yok
IMDB Puanı: 6.5/10

Yapım: 2009 ~ ABD, Türkiye

Tür: Komedi, Romantik

Yönetmen: Bart Freundlich

Senaryo: Bart Freundlich

Yapımcı: Lori Keith Douglas, Tim Perell, Bart Freundlich, Robert Katz, Mark Gill, Diloy Gülün, Neil Sacker, Michael Goguen

Görüntü Yönetmeni: Jonathan Freeman

Müzik:Clint Mansell

Süre:1 saat 37 dk

gösterim Tarihi: 09 Nisan 2010 (Türkiye)

Aşkın Yaşı Yok Filminin Özeti: Filmde, kendisinden genç komşusuyla ilişkiye giren çocuklu ve yalnız bir annenin hikayesi anlatılıyor. Oyuncular: Catherine Zeta-Jones, Justin Bartha, John Schneider, Lynn Whitfield, Jake Cherry

Ajan Salt Filmi İzle


Ajan Salt Filmi İzle

IMDB Puanı: 6.7/10

Yapım: 2010 ~ ABD

Tür: Aksiyon, Biyografi, Casusluk, Dram, Gerilim, Gizem, Macera, Polisiye, Suç

Yönetmen: Phillip Noyce

Senaryo: Kurt Wimmer, Brian Helgeland

Senaryo (Kitap): Kurt Wimmer

Yapımcı: Lorenzo Di Bonaventura, Sunil Perkash, Samuel Dickerman, William M. Connor

Görüntü Yönetmeni: Robert Elswit

Müzik: James Newton Howard

Süre: 1 saat 40 dk

Gösterim Tarihi: 06 Ağustos 2010

Blogspot Kategori Oluşturma Yolu

Blogspot Kategori Oluşturma YoluBlogspot içinde kategori tabanlı yazı yazmamız malesef mümkün değil. Ancak bunu elle yapabiliriz. Bu yazımda size blogspotta kategori oluşturmayı anlatacağım. Adım adım beraber yapalım kategori oluşturmayı.
Öncelikle admin paneline girişi yapıyoruz
Yerleşim-sayfa öğeleri- gadget ekle yolunu takip ediyoruz.
Bağlantı listesi ekle seçeneğini seçiyoruz.


Aşağıdaki gibi ayarlamanızı yapıyorsunuz.

Saçlar neden beyazlar

Saçlar neden beyazlar
Saçlar neden beyazlarSizde günden güne saçlarınızdaki beyazların arttığını fark ediyor musunuz? Peki ya saçların düz veya dalgalı olması neye göre değişir? İşte sebepleri…Aslında bir saç teli, ortası boş olan ve içinde melanin denilen boya pigmentleri bulunan bir tüpten başka bir şey değildir.Genç yaşlarda bu boşlukta saça renk veren melanini bir arada tutan bir sıvı vardır. Yaşlandıkça derimiz saçlarımızı ve vücudumuzdaki diğer kılları eskisi gibi sağlıklı olarak üretemez.Kılların ortasındaki sıvı kaybolur, boya hücreleri de tutunamadığından sadece hava kalır. Saçlar boyasız hale gelir, beyaz renge yani asıl rengine dönüşür. Bütün saçlarımızın beyaza dönüşme süreci 10 ila 20 yıl sürebilir. Aslında her bir saç telinin rengi ya siyahtır (sarı, kırmızı, kumral vs.) ya da beyaz. Yani her bir saç teli yavaş yavaş grileşip beyazlanmaz. Ancak bu süreç içinde hepsi aynı anda beyazlanmadığından, beyazların sayısı arttıkça bütün saç gittikçe açılan gri renkte görülür. İşin ilginç tarafı boya hücreleri bazen üretime hız verirler. Gittikçe beyazlaşan saçlar geçici bir süre tekrar biraz koyulaşmış gibi görünebilirler. İnsanlar arasında bir şok veya aşırı gerilim geçiren birinin saçlarının bir gecede beyazlaştığı, bir süre sonra da tekrar eski rengine döndüğü söylenir. Hatta bazı tarihçiler Kraliçe Marie Antoinette’nin giyotine gideceği günün gecesinde saçlarının hepsinin bembeyaz olduğunu yazarlar.Saçlar Bir Gecede BeyazlamazSaçların devamlı olarak uzadığı, belirli bir süre sonra dökülüp alttan yeni saç geldiği hatırlanacak olursa, mevcut saçın değil, ancak yeni gelecek saçın beyaz olabileceği, dolayısıyla saçların bir gecede beyazlaşmasının mümkün olmadığı görülüyor. Ancak bilim insanları bu olayın birkaç haftalık bir süreçte olabileceğini söylüyorlar.Tiroid bezi, şeker gibi hastalıklarda ve aşırı stres veya şok gibi durumlarda kişinin renkli saçları bu süreçte tamamen dökülebilir ve geriye sadece daha önceden beyazlaşmış saçlar kalabilir. Diğer saçlarla birlikte beyazların yerine de daha gür ve siyah saçlar çıkabilir.Bilgelik mi, Güçsüzlük mü?Saçların beyazlaşması insanlık tarihinde nedense hep sorun olmuştur. Kimileri onu olgunluğun ve bilgeliğin simgesi olarak görürken, tarih boyu savaş kahramanları, yaşlılığın ve güçsüzlüğün belirtisi olarak görmüşler ve bir şekilde saçlarını boyamışlardır.Saç Yapısı Genlerden GeliyorBu arada bir şeyi daha belirtelim; saçlarımızın kıvırcık, dalgalı veya düz olmasını da ebeveynlerimizden aldığımız genler belirliyor. Kıvırcık bir saçı kestiğimizde kesitinin